NORMAL DOĞUM
Doğum eylemi rahim ağzında açıklık ve silinmeye yol açan, düzenli ve etkili kasılmalar sonucu fetusun rahimden dışarı atılma süreci olarak tanımlanır. Eylem sırasında fetusun pelviste başarılı olarak ilerleyebilmesi, üç değişken arasındaki kompleks etkileşime bağlıdır: uterin aktivite (güç), fetus (yolcu) ve anne pelvisi (yol). Doğumun normal yoldan gerçekleşebilmesi için yeterli güçteki ve sıklıktaki rahim kasılmalarının rahim ağzında açılmaya neden olması gerekmektedir. Bu kasılmalar aktif eylemde 2-5 dakikada bir gelen 50-60 saniye süren kasılmalardır. Yine fetus bu kasılmalarla açılan rahim ağzından pelviste ilerleyerek dışarı çıkarak doğum gerçekleşir. Fetusun bu yolda uygun pozisyonda olmaması, yol yani anne pelvisinin fetusun geçişi için dar olması, fetusun iri olması, düzenli kasılmalarına rağmen rahim ağzında açılma olmaması gibi durumlar normal doğumun olağan gidişatını engelleyecektir.
Genelde doğumun yaklaştığının ilk belirtileri düzensiz kasılmalar ve halk arasında “nişan gelmesi” olarak anılan durumdur. Rahim ağzı tüm gebelik boyunca sümüksü bir tıkaçla kapalıdır. Bu tıkaç bebeği dış etkenlere karşı korur. Doğum eyleminin başlamasından hemen önce rahim ağzında hafif bir açılma olur ve bu tıkaç kanlı bir akıntı şeklinde vücut dışına atılır. Yine doğumun erken belirtilerinden biri de düzensiz rahim kasılmalarıdır. Kişi bu kasılmaları ağrı olarak algılar. Yalancı doğum sancıları (“Braxton Hicks kasılmaları”) adı verilen bu kasılmalar dinlenmekle geçer ve genellikle şiddeti zamanla artmaz. Suyun gelmesi doğumunbir diğer belirtisidir. Genelde zarlar açıldıktan sonra 24 saat içinde eylem kendiliğinden başlar. Bazen doğum eylemini suni sancı ile desteklemek gerekebilir. Yalancı doğum sancıları düzensiz aralıklarla gidip gelen, süresi kısa (15-20 saniye) olan ve hafif ağrılar iken gerçek doğum sancıları ise daha düzenli aralıklarla gidip gelen, şiddeti gittikçe artan ve araları kısalan, 45-60 saniye kadar süren, rahimde açılma ve silinmeye neden olan ağrılardır.
Doğumun üç temel evresi vardır:
III. Evre; bebeğin tamamen doğması ile plasenta ve eklerinin bütünü ile atılmasına kadar geçen süreçtir. Bu evre sonucunda doğum sonuçlanmış olur. Nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte doğumda plasentanın çıkmasından hemen sonra annede titreme nöbeti görülür. Bu ciddi bir durum değildir ve bir süre sonra kendiliğinden geçer.
Doğum için ne zaman hastaneye başvurmak gereklidir? Doğuma yukarıda ifade edildiği gibi ağrılar sıklaşıp şiddeti arttığı zaman gidilmelidir. Gerçek doğum sancıları başladığı zaman gebe bunu diğerlerinden farklı olduğunu algılayabilir. Ağrıların başlamasıyla sümük gibi bir akıntının olması (“nişan”) adeta doğumun habercisidir. Bazen ise hiç doğum sancıları başlamadan amniyon suyu gelebilir. Suyun gelmesi hafif hafif ama sürekli şekilde olabileceği gibi birden bacakları ıslatır tarzda da olabilir. Bu durumda da acil olarak doktorunuzu arayınız. Kanama gebelik süresince riskli bir durumdur. Her türlü kanama dikkatlice değerlendirilmelidir. Az veya çok kanamanın olması doğumun habercisi olmakla beraber gebelikle ilgili bir problemi de ifade edebilir. Bebeğin hareketlerinde azalma hissedilmesi durumunda da hastaneye başvurulmalıdır. Bu da bebeğin sıkıntıya girdiğinin işareti olabilir. Bu durumda genellikle NST çekilerek ve ultrason değerlendirmesi yapılarak karar verilir.
SEZARYEN
Gebe kalmış tüm bayanların akıllarındaki en önemli soru, doğum şeklinin nasıl olacağıdır. Normal doğum mu?? Sezaryen mı?? Rahim duvarına yapılan kesi ile bebeğin doğurtulması işlemidir sezaryen, ameliyat ile doğum şeklidir. Anne ve fetusu ilgilendiren durumlar göz önüne alınarak, tıbbi zorunluluktan veya kişinin isteğine göre yapılan cerrahi bir işlemdir. İsteğe bağlı sezaryenlerde en sık karşılaşılan neden anne adayının normal doğumdan korkması, uzun sürebilecek olan eylemi çekmek istememesi, bebeğini en ufak bir risk altına sokmak istememesi ile normal doğumun uzun dönem sonrası olumsuz etkilerinden (rahim ve mesane sarkmaları gibi) kaçınma isteğidir.
Doğum şekline karar verirken annenin ve fetusun durumu hakkında gerekli incelemeler yapılır ve önceden karar verileceği gibi doğum eyleminin gidişatı sırasında da karar verilebilir. Ne şekilde doğum olursa olsun bebeği kucağınıza aldıktan sonra çekilen tüm acılar anlamsız kalacaktır.
AĞRISIZ DOĞUM
İnsanoğlunun mucizevi ve gizemli ilk muhteşem yolculuğunda, ağrı çığlıkları yerine kahkahaların duyulması kadar güzel bir şey olabilir mi?
Doğum ağrısı genellikle çok şiddetlidir ve kadınların büyük bir çoğunluğu tarafından yaşamlarındaki en ağrılı deneyim olarak tanımlanır. Gebelerin büyük kısmı bu ağrıyı ‘dayanılmaz’, ‘tolere edilmez’, ‘çok şiddetli’ ve ‘işkence’ olarak tanımlamışlardır. Araştırmalar doğumun kanser, kemik kırığı, diş ağrısından daha ağrılı olduğunu göstermiştir. Doğum sırasındaki ağrıların iki temel nedeni vardır; duygusal ve fonksiyonel nedenler. Duygusal ağrıların nedeni korku ve bilgisizliktir. Bu faktörler doğum sancılarının şiddetini olumlu ya da olumsuz şekilde etkileyebilir. Doğum ile ilgili eğitim, ağrıyı ortadan kaldırmasa da onunla baş etmeyi bize öğretir. Kendisini nelerin beklediğini bilen bilinçli bir anne adayı ağrıya çok daha kolaylıkla direnebilmektedir. Doğum ağrılarının ana nedeni ise fonksiyonel ağrılardır. Rahim kasılmaları, rahim kanalının açılması, bebeğin aşağıya doğru inişi ve doğum sırasındaki tıbbi girişimler fonksiyonel ağrıların diğer nedenleridir. Bu bölgedeki sinirsel uyaranların beyine iletilmesi sonrasında ağrı hissi oluşuyor.Modern obstetrik uygulamalarda doğum ağrısının giderilmesi gerekliliğine artık inanılmaktadır. Anestezi alanındaki gelişmelerle artık ağrısız doğum yapmak mümkün hale gelmiştir. Ağrısız doğum belden epidural aralığa yerleştirilen bir kateter yardımıyla buradan lokal anestezik ilaçların verilmesi sonucunda doğum yapan kadının tam şuurlu ve ağrısız olarak doğum anının keyfini çıkarmasını sağlar. İlaç verildikten yaklaşık 15 dakika sonra anne adayı kasılmaları hissetmesine rağmen ağrı duymamaya başlar. Doğum uzadığında veya ilacın etkisi azalıp hasta ağrı duymaya başladığında ise ek dozlar verilebilir. Bu şekilde doğum gerçekleştirildikten sonra epizyotomide de ek bir anesteziye gerek kalmaz. Vajinal doğumu takiben hemen, sezaryeni takiben ise genellikle 24-36 saat sonra uygulamaya son verilerek kateter çekilip çıkartılır. Anestezi amaçlı epidural kateter takılması işlemi hastalar açısından son derecede kolay tolere edilebilir, acısız ve rahat bir uygulamadır.